Bu tabloda SDN ise Türkiye’de organizasyonların ağ tasarımı, inşası ve yönetimine yeni bir yaklaşım getirme potansiyeline sahip. Kontrol katmanını fiziksel altyapıdan ayırarak ağ otomasyonunu, mimari esnekliği ve programlanabilirliği artıracak. Buna ek olarak, politika temelli ağ otomasyonu da provizyonlama hatalarını azaltırken, beraberinde güvenlik pratiklerini ve uyumluluğu güçlendirecek.
Veri merkezleri başı çekecek
IDC’nın yaptığı anket çalışmasına göre, Türkiye’deki organizasyonların yarısından fazlasının SDN teknolojilerini uygulama planları mevcut değil. Özdemir’in verdiği bilgiye göre, az sayıda organizasyon yakın zamanda SDN çözümlerini test etmeye başlarken, büyük çoğunluk ise yatırım yapmadan önce SDN ekosisteminin gelişmesini bekliyor. “Büyük ihtimalle Türkiye’de ilk SDN uygulamalarını, ihtiyacın da en çok hissedildiği veri merkezlerinde göreceğiz” beklentisini dile getiren Özdemir, zaman içerisinde SDN uygulamalarının özel, genel ve melez bulut ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kampüs ağları ve geniş alan ağlarında da yer alacağı beklentisini dile getiriyor.
SDN, önemli bir mimari değişimi temsil ediyor. Bu değişim, Türk şirketlerine altyapıları üzerinde daha fazla kontrol verirken, toplam sermaye yatırımı miktarını ve operasyonel maliyetleri de azaltıyor. Özdemir, bu başlıkta potansiyeli ve yapılması gerekenleri şöyle anlatıyor:
“Başarılı bir ağ dönüşümü, ister bir şirket, veri merkezi veya mobil operatör ağ altyapısı olsun, iş birimlerinin erken dönemlerden itibaren katılımlarını ve öngörülerini gerektirir. Organizasyonlar bu dönüşümün önemli bir parçası olarak, ağ ve BT siloları arasında köprü kuracak yeni organizasyon yeteneklerini geliştirmeli, iş hedeflerine hizmet eden, bütünsel yönetilebilen bir altyapının temelini atmalı.”