Atılması gereken ilk adımın güvenliği risk tabanlı olarak önceliklendirmekten geçtiği bilgisini veren Emre Aktaş, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Hiçbir şirket sahip olduğu tüm varlıkları sistematik olarak koruyabilecek kaynaklara sahip değildir. Yüzde 100 koruma sağlamayı gerçekçi bir beklenti olarak değerlendirmemek lazım. Hangi sistemlerin değerli ve risk altında olduğunu tespit ederek öncelikleri bunlara vererek başlamak lazım. Ardından sosyal saldırılara karşı hazırlıklı ve tecrübeli bir ekip oluşturmak şart. İnsanların zaaflarından faydalanmak siber saldırganların kullandığı en verimli taktiklerden biridir. Bu nedenle kullanıcıları siber güvenlik konusunda bilinçlendirmeye önem vermek, her grubu karşılaşabilecekleri riskler konusunda bilgilendirmek, bu bilgileri güncel tutmak çok önemli. Son olarak siber suç organize bir iştir. Çalışanlar da öyle olmalı. Bir saldırı durumunda organizasyon sistem yöneticisinden kullanıcısına kadar koordineli bir şekilde saldırıya karşılık verebilmeli ve ekiplerinizle işbirliğinde bulunabilmeli. Hatta geniş ölçekli saldırılarda gerekirse diğer kurumlarla ve devletle de koordineli işbirliğine de hazır olmanız gerekir.
Bilindiği gibi geçtiğimiz yıl Mirai adlı bir yazılım, basit şifre tahmin yöntemleriyle yüz binlerce cihazı kendine bağlayarak dev bir botnet ağı oluşturdu ve geniş çaplı DDoS ataklarına sebep oldu. Önümüzdeki dönemde siber saldırganlar internete bağlı nesneleri, yazılımlarının sık güncellenmemesi ve potansiyel güvenlik açıklarının daha anlaşılır olmasından dolayı daha fazla hedefleyeceğini düşünüyoruz.
Nesnelerin internetine bağlı cihazlar özel amaçlar için, sınırlı yeteneklere sahip olarak üretiliyor. Kişisel bilgisayar ve akıllı telefon gibi bilgi işlem platformlarından farklı olarak fazla göz önünde değiller. Hatta akıllı sayaçlar ve güvenlik kameraları gibi çoğu uzak sahada görev yapıyor. Bu da hem kullanıcı hem üretici açısından güvenlik ve güncelleme gibi konularda ihmal edilmelerinin yolunu açıyor. Bunun ne gibi sonuçları olabileceğini hep birlikte gördük. Üretici ve kullanıcı tarafında bu alandaki farkındalığın mutlaka artması gerekiyor.”