Aslında ülkede insan gerçekten kendini çok yabancı hissetmiyor. Sen de çok iyi bilirsin ki Türk nüfus ülkede oldukça yoğun şekilde yer alıyor. Üzerine üç günlük ziyaretimin iki akşamında Türkler’in işlettiği lokantalarda yemek yemek, ‘Gerçekten evimdeyim’ dememi sağladı. Birgün yolun Amsterdam’a düşerse, Türk yemekleri yapan Orontes’e gitmeni tavsiye ederim.
Bayılıyorum şirketlerin çalışanları ile uyum içinde olup, farklı güzelliklere imza atmalarına. İşte bir örnek daha. Avnet çalışanları “Avnet Mutfak Ekibi” diye bir grup kurarak Mutfak Sanatları Akademisi’nde yemek hazırlamışlar. Nasıl keyifli bir çalışmadır tahmin ederim. Kendilerine özenmedim desem yalan olur. Ekip ayrıca bu tür çalışmaların devamına karar vermiş. Bu yeni etkinlikten bizim de haberim olsa da izlemek için gitsek bari.
Gitmek deyince bir resim sergisinden bahsedeyim. Can Berk Koç’un Beyoğlu İstasyon Sanat Galerisi’ndeki sergisi. “Yaşamın içinde resim, resmin içinde yaşam” konulu sergi 31 Mart’a kadar devam ediyormuş. Bir program yapalım hemen ve gidelim bu sergiye.
Geçen hafta o kadar yoğun yurtdışı gezilerinden sonra İstanbul’da bir gösteriye de katıldım. Vodafone’un sponsorluğunda düzenlenen Troya özel gösterisi yeni açılan İstanbul Kongre Merkezi’ndeydi. Anadolu Ateşi tarafından sunulan gösteri 3 bin yıllık Troya destanını müzik ve dansla canlandırdı. Sanatçıların birbirleriyle muhteşem uyumu, görkemi beni büyüledi açıkçası. Seni bulabilseydim birlikte katılabilirdik ama ulaşamadım sana. Daha sonra tekrar birlikte gideriz.Geçen haftanın yorgunluğundan sonra bu hafta biraz dinlenirim umarım ve tekrar sana yazmaya devam ederim.
Hoşçakal.