Karar, hem ulusal hem de uluslararası medyada yankı buldu. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Elektronik Ufuklar Vakfı, Avrupa Dijital Haklar inisiyatifi gibi kuruluşlar, hükümete internet sitelerini hukuksuz bir biçimde engellemekten vaz geçmesi çağrısında bulundular (http://goo.gl/rJ4DT; http://goo.gl/8ZRCf; http://goo.gl/B24Ow). Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün “Dünyanın en büyük gazeteci cezaevi” olarak adlandırdığı ülkemiz (http://goo.gl/6e9e8), ifade özgürlüğünün internet üzerinde de açıkça çiğnendiği bir ülke olduğu en yetkili merci tarafından ilan edilmiş oldu.
5651 sayılı kanunun, hem anayasamızı hem de imzaladığımız ve iç hukukumuzdan üstün olduğunu kabul ettiğimiz uluslararası sözleşmeleri ihlal ettiğini sürekli tekrarlayan birisi olarak, AİHM’nin kararını tamamen yerinde buluyorum. Üstelik karar sadece Türkiye’yi de ilgilendirmiyor: Hem internet üzerinde erişim engelleme bakımından hem de Web 2.0 platformları açısından verilen ilk karar olma özelliğini de taşıyor ve örnek oluşturacak. Yöneticilerimiz “öncü” olmayı seviyorlar; bu konuda bir düzenleme oluşmasına da öncülük etmiş oldular dolaylı olarak.
Umarım bu baskıcı düzenleme, yol açtığı “güvenli internet” sansürü dayatması, keyfi bürokratik erişim engelleme kararları, otosansür zorlamasıyla beraber bir an önce ortadan kalkar.