“Medya ve Genç Zihinler “ (Media and Young Minds) başlıklı politika raporunda Akademi, gayet dikkatli ve ihtiyatlı bir dil kullanarak ne tür medyanın hangi yaş grubuna nasıl tanıtılacağını, eğitim psikolojisi araştırmalarına dayanarak açıkladı. 8 sayfalık raporda 49 tane bilimsel referans var. Akademi,”bebelere dijtali serbest bıraktı” algısı yaratmamaya çaba harcadı.
Raporda ana fikir özetle şöyle:
“İki yaşından küçük çocuklar bilişsel (cognitive), motor ve sosyal-duygusal becerilerini geliştirmek amacıyla güvenilir bakıcılarla birebir deneyim kazanmaya ve sosyal ilişkiye ihtiyaç duyar. Henüz sembolizm, dikkat ve bellek becerileri gelişmediğinden, bebekler ve yeni yürümeye başlayanlar, dijital medyadan, bakıcıları kadar öğrenemezler. Mevcut becerilerini, 3 boyutlu bir deneyime dönüştüremezler. 15 aylıktan itibaren bebekler, dijital (ticari) medyadan öğrenebileceklerini ana babalarının gözetimi altında deneyimleyebilir.”
“24 aylıktan itibaren çocuklar bir yetişkinle canlı video-sohbetten sözcükler öğrenebilir. Veya dokunmatik bir ekrandaki seçenekleri seçmeyi öğrenebilir. 15 aylıkken bebekler dokunmatik ekrandan yeni sözcük öğrenebilirse de bu beceriyi 3 boyutlu bir ortama taşımaları zordur. Bütün bu bulgular, yaş grubuna özgü deneysel uygulamalara dayanmaktadır ve ticari hayatta karşılığı yoktur.”
Akademi, kılı kırk yararak özenli ve bilimsel cümleler kuradursun, zaten “atı alan, Üsküdar’ı geçmişti.” Taa 2003’te Kaiser Vakfı’nca yapılan “Sıfırdan Altıya” araştırması, henüz akıllı telefon, tablet, facebook, twitter, WhatsApp yokken bile şöyle bir tablo çizmişti:
6 yaşına kadar bebek ve çocukların %48’i bilgisayar kullanmış oluyordu. 4-6 yaşta %70’i bilgisayar kullanıyordu. 0-3 yaşta %27’si ana-babasının kucağına ihtiyaç duymadan bilgisayar kullanıyordu. 4-6 yaşta %56’sı kendi başına bilgisayar kullanmayı biliyordu. %64’ü mouse kullanıyordu. %40’ı CD kullanıyordu. %37’si bilgisayarı kendisi açıp kapatıyordu. %17’si ana-babasının yardımıyla eposta yolluyordu.