OECD’nin “Eğitim Göstergeleri-5” bilgi notuna göre 2000’de ABD ve Çin üniversite mezun oranları yüzde 17. Başabaşmışlar. 2010’da Çin yüzde 18 ile öne geçmiş. ABD, yüzde 14’le ikinci sırada kalmış.
2000’de dünyada 91 milyon genç üniversiteden mezun olmuş. Sayı 2010’da 129 milyona çıkmış.
Türkiye, 2000’den 2010’a yüzde 1 artmış. Ve 2020 için yüzde 2 olarak görülüyor.
Çin’le ilgili bir beklenti daha var: 2020’ye kadar, nüfusunun yüzde 20’sinin (195 milyon kişi) yüksek eğitim almasını “ulusal bir hedef” olarak benimsemiş durumda.
Benzer hedefler koyan başkaları da var: ABD, yine 2020’ye kadar üniversite mezunları oranını yüzde 60’a çıkartmak istiyor. Avrupa Birliği ise 2020’ye kadar 30-34 yaş grubunda yüksek lisans düzeyinde yüzde 40 oranını hedefliyor.
Türkiye’nin hedef yılı, “dünya”dan farklı bir yıl: 2023.
Milli gelir 2 trilyon dolara çıkacak. İhracat 500 milyar dolara çıkacak. Kişi başına düşecek milli gelir 25 bin dolar olacak.
Bu hedeflere herhalde “eğitimsiz” ulaşacağız? Çünkü 2023 Türkiye İhracat Stratejisi ve Eylem Planı’nda “eğitim” sözcüğü 16. Stratejik Hedef’te “Yüksek verimli ve nitelikli insan sermayesinin artırılması” olarak geçiyor. Bunun performans göstergesi: “Yönetim becerilerinin artırılması konusunda verilen eğitim ve danışmanlık desteklerinin sayısı ile nitelikli eleman istihdam edilmesinde desteklenen KOBİ sayısı.”
Milli gelir/ihracat/refahın artmasında eğitimin rolü zaten ne olabilir ki değil mi (?!). Valla haklısınız. Eğitim? Kel alaka!